Bazı günler o kadar anlamsız ki. Hatta çoğu gün. Uyanıyorum
ama hiçbir zaman ayılamıyorum. Bütün gün boyunca boş boş bakıyorum etrafa. Hele
bir de yağmur falan yağıyorsa çıkıyorum sokağa kendime gelmek ümidi ile ama ne
fayda. Gram fayda etmiyor. İnsanlardan böyle günlerde daha da soğuyorum
açıkçası.
Peki insan neydi ?
Hep düşünmüşümdür bunu. Çevremdeki
insanları gözlemlemek için bazen aralarında bulunuyorum. Konuştukları yıllar
geçse de neredeyse aynı şeyler. Mekanlar değişiyor yüzler değişiyor ama hep
birbirinin bir değişik versiyonu olan konulardan konuşuyorlar. Tolstoy’un
anlattığı gerçek Hristiyanlık, bir çok insanın olması gerektiğini düşündüğü
gerçek İslamiyet aklıma geliyor böyle günlerde. Çünkü benimde “Gerçek bir insan
nasıl olmalıdır ?” diye düşündüğüm zamanlar oluyor böyle vakitler. İnsan
tanımımı taşıyan insanlar arıyorum aslında.
Gerçek “İnsan” nasıl olmalıydı ?
Gerçek insan bana göre orijinal hallerinde ki 4 kutsal kitapta anlatılan insandır. Mesela Kur’an’da
anlatılan insan kavramı. Yetimi koruyan, açı doyuran, haklının hakkını savunan,
aklını kullanıp sorgulayan, kötülük yapmaktan korkan, nefsine alet olmayan ve
daha sıralayabileceğimiz bir sürü özelliği olan bir insan.
Ülkenin çoğunluğu sözde müslüman. Şu insan tanımına uyan bir
tane insan bile zor buluruz. Ben bile değilimdir. Bahaneler arkasında
saklanarak her şeyden kurtulduğumuzu, suçlardan sorumsuz olduğumuzu sanıyoruz.
Herkes kendi yaptığından veya kendi yükümlülüklerinden sorumlu değil mi ? Bu
dünyaya başka insanları kandırmaya mı geldik ? Hangi görüşü savunursanız
savunun, ilk önce kendinizi o görüşe ait hissetmeye çalışırız başka insanların
o görüşte olmasını önemsemeyiz. Ama mesele sorumluluklar olunca ilk önce başka
insanların sorumluluklarını yerine getirmediğinden şikayetçi oluyoruz. İlk önce
kendimizin neyi ne kadar layıkıyla yaptığımızı bile düşünmüyoruz.
Bütün problemler böyle bahanelerin arkasına saklanan insanlar
yüzünden ortaya çıkmıyor mu ? Tabi ki de çıkıyor. Benim de dahil olduğum büyük
çoğunluk, birilerinin işlerini yapmamasından şikayetçi değil miyiz ? Biz ne
yapıyoruz ? Hiçbir şey. Sadece sızlanıp duruyoruz. Eğitim sistemi kötü diyoruz
düzeltmeye çalışmıyoruz. İnsanlar kötü diyoruz ama onları iyilik yapmaya teşvik
etmiyoruz. Asıl suçlular biziz aslında. Her şeyi biliyormuş gibi görünüp her
konu hakkında yorum yapma yetkimiz/bilgimiz varmış gibi ahkam kesiyoruz. O
aşağılık egolarımızdan kurtulmayı başarıp kendimize bakmayı başarabilirsek
belki o zaman gerçekten iyi insanlar olarak yaşamaya hak kazanırız diye ümit
etmekten başka bir seçenek göremiyorum.
Okumuşsanız yorumlarınızı iletin, lütfen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder