Farkındalık
Farkındalık,
Türk Dil Kurumuna göre farkında olma durumudur. Halkımızın anladığı “Tamam bu
böyle ama ne yapalım” durumudur. Bir şeyin farkında olmak aslında çok büyük bir
başarıdır. Çok gereksiz gibi görünebilir ancak farkında olmadığınızdaki
durumunuzu düşündüğünüzde farkında olmanın ne kadar faydalı bir durum olduğu
anlaşılabilir. Duyarsız olmak, Dünya’nın ilerlediği düzende her insana
aşılanmaya çalışılan düşüncelerin başında gelir. Bir şeyleri değiştiremeyeceği
doğduğu andan itibaren aşılanmaktadır. “Sen ne bileceksin, senin aklın ermez,
senin işin mi bu” gibi uyarılarla insanları duyarsız olma yoluna itildiğinin
çok net görüldüğünü düşünüyorum. Bu gibi uyarılara sürekli olarak ben de
bilebilirim, benim de aklım erebilir, benim işim değil ama görevim gibi cevaplarla
uyarıda bulunan kişilere gereken cevabı verdiğim için hiç pişman değilim. Benim
saygısız olduğumu düşünebilirsiniz, ancak onların yaptığı saygısızlıktan daha
çirkin bir eylemdir. Bütün canlılardan farklı olan iki özelliğimden birini
benden almaya çalışıyorlar. Düşünmek eylemini görmezden gelmemize neden gerek
var? Korkuları yüzünden kaderime değil dayatılan düzene karşı çıkışımı
itibarsızlaştırmaya çalışılması beni gerçekten sinir ediyor. Bu arada iki
özellik demiştim, biri düşünmek diğeri özgür iradedir. Bunu da ara bilgi olarak
belirtmiş olayım.
İnsanların
kötü/yanlış eylemlere vereceği tepki üç aşamalıdır. Birincisi yanlışı
düzeltmek, ikincisi uyarıda bulunmak ve üçüncüsü kendine bunun yanlış olduğunu
söylemektir. Bunları yapmak için elbette bir eylemin yanlışlığının farkında
olmak gerekmektedir. Eğer farkındalığınız yoksa muhtemelen boş
konuşuyorsunuzdur.
Farkında
olmadığımız durumu düşünelim. Bize söylenen her şeyin doğruluğunu yanlışlığını
sorgulamadan itaat etme durumumuz başlamıştır. Zaten insanların cahil, köle ve
hatta koyun olarak görüldüğü düzende farkında olanları sindirilmeye çalışılması
çok normal değil midir? Acı olan tarafı ise düzeni kuranlar, bundan
faydalananlardan çok yönetilen ve hiç yerine koyulan insanların seni susturmaya
çalışmasıdır. Susturmaya çalışırlar, çünkü korkuyorlardır. Eğer itaat
etmezlerse aç kalacaklarından veya ne bileyim hapishaneye gönderilmekten falan
korkarlar. Tamam, bunlar bir sorundur. Ancak bunlar koşulsuz itaat ve
duyarsızlıktan daha büyük bir sorun değildir. Aç kalırsın, ölürsün acın biter.
Hapishaneye girersin ama neden içeriye girdiğini bilirsin, en azından denedim
dersin. Ama farkında olmadan susarsan, düşünmezsen bu sefer bütün bir hayatını
bir “hiç” uğruna harcamış olursun, olurum. Biraz gücümüzü fark etmemiz
gerekiyor artık. -Bahsettiğim devletleri yıkalım, hükümetleri değiştirelim gibi
bir olay değildir. Anlatmak istediğim bizi yaşamaya mecbur bırakılan sistemdir.
Sistemi ise devletler ve hükümetler belirlemez.- Bizler insanız, Allah’ın
yarattığı tüm yaratılanların bize secde edilmesini emrettiği İNSANLAR. Bizlerin
farkı özgür irademiz ve düşünebilmemizdir. Bunlar gerçekten çok büyük
nimetlerdir. Mesela melek olsaydık, bizim seçim şansımız olmazdı. Sadece iyi
olurduk. Mecburen iyi olmak ve kendi seçiminle iyi olmanın arasında elbette bir
fark vardır. Kendi isteğinle iyi olmayı, yani cenneti hak etmişsen bu mecburen
iyi olmaktan daha üstündür. Seçim yapabilmek için, özgür iradeni kullanabilmen
için düşünebilmen ve farkında olman gerekir. Bunları yapmadığımızda bırakın
melek gibi yaratılıştan sürekli iyi olmayı, sonradan isyan eden şeytandan
farkımız kalmaz. O bile isyan ederken ateşin topraktan üstün olması gerektiğini
düşünerek isyan etmiştir. Biz eğer bize verilen bu iki nimeti kullanarak
farkında olmayı bırakırsak Allah’ın sunduğu nimetleri reddetmiş oluruz. Bu çok
büyük bir saygısızlıktır, inanan okurlarıma buradan söylemiş olayım üzerimde
vebali kalmasın.
Farkında
olmak ile ilgili binlerce örnek sayabilirim, siz de kendinize dönüp
baktığınızda görebilirsiniz. Ancak bir örnek vererek iyice anlatmak istediğimi
açıklama ihtiyacı hissediyorum. Mesela bir meclis, belediye veya muhtar seçimi
yapılacak olsun. Adayları değerlendirmek ve kendi bireysel faydanın yerine
toplumsal faydanı düşünerek oy kullanmak görevimizdir. Diyelim ki yaşın
yetmiyor oy kullanamıyorsun, bu sefer etrafındakilere çıkarımlarını anlatmak
senin yapman gerekendir. Bu ikisini de yapmışsan ve yapamamışsan bile oyların
bu şekilde atılması gerektiğini düşünmen senin farkında olduğunu gösterir. Oy
kullanmak veya bunu söylemekten daha önemli olan farkında olman ve çaba
göstermiş olmandır. Aksi durumda çoğu kişinin yaptığını bildiğim gibi yıllardır
kime oy veriyorsa ona koşulsuz oy kullanması onun aslında hiçbir desteği
olmayan bir oy kullandığını ve bütün toplumu etkilediğini gösterir. Bu çok
zararlı bir eylemdir. Çünkü çoğu seçimde insanların algılarını kapatırcasına
karmaşık bir şekilde oy kullanmalarını düzenin sahipleri ister. Bu da kendi
özgür iradeni kullanmamanın cezasını hem kendine hem topluma yükleme sonucunu
doğurur. Ayrıca bazılarının senin farkında olmamandan yararlanmalarını sağlar.
Yukarıda
anlattığım üzere anlamış olmalıyız ki farkında olmamak, özgür irade ve
düşüncemizi kullanmamamızın cezasını hem kendimiz hem topluma yüklüyoruz. Unutmayın
farkında değilseniz, büyük ihtimalle farkında olmamanızı isteyenler olduğuna
işaret eder. Ve farkında olmadığınız her şeyin cezasını çeken ve bundan
faydalananlar olacaktır.