22 Ağustos 2017 Salı

Farkındalık

Farkındalık

Farkındalık, Türk Dil Kurumuna göre farkında olma durumudur. Halkımızın anladığı “Tamam bu böyle ama ne yapalım” durumudur. Bir şeyin farkında olmak aslında çok büyük bir başarıdır. Çok gereksiz gibi görünebilir ancak farkında olmadığınızdaki durumunuzu düşündüğünüzde farkında olmanın ne kadar faydalı bir durum olduğu anlaşılabilir. Duyarsız olmak, Dünya’nın ilerlediği düzende her insana aşılanmaya çalışılan düşüncelerin başında gelir. Bir şeyleri değiştiremeyeceği doğduğu andan itibaren aşılanmaktadır. “Sen ne bileceksin, senin aklın ermez, senin işin mi bu” gibi uyarılarla insanları duyarsız olma yoluna itildiğinin çok net görüldüğünü düşünüyorum. Bu gibi uyarılara sürekli olarak ben de bilebilirim, benim de aklım erebilir, benim işim değil ama görevim gibi cevaplarla uyarıda bulunan kişilere gereken cevabı verdiğim için hiç pişman değilim. Benim saygısız olduğumu düşünebilirsiniz, ancak onların yaptığı saygısızlıktan daha çirkin bir eylemdir. Bütün canlılardan farklı olan iki özelliğimden birini benden almaya çalışıyorlar. Düşünmek eylemini görmezden gelmemize neden gerek var? Korkuları yüzünden kaderime değil dayatılan düzene karşı çıkışımı itibarsızlaştırmaya çalışılması beni gerçekten sinir ediyor. Bu arada iki özellik demiştim, biri düşünmek diğeri özgür iradedir. Bunu da ara bilgi olarak belirtmiş olayım.
İnsanların kötü/yanlış eylemlere vereceği tepki üç aşamalıdır. Birincisi yanlışı düzeltmek, ikincisi uyarıda bulunmak ve üçüncüsü kendine bunun yanlış olduğunu söylemektir. Bunları yapmak için elbette bir eylemin yanlışlığının farkında olmak gerekmektedir. Eğer farkındalığınız yoksa muhtemelen boş konuşuyorsunuzdur.
Farkında olmadığımız durumu düşünelim. Bize söylenen her şeyin doğruluğunu yanlışlığını sorgulamadan itaat etme durumumuz başlamıştır. Zaten insanların cahil, köle ve hatta koyun olarak görüldüğü düzende farkında olanları sindirilmeye çalışılması çok normal değil midir? Acı olan tarafı ise düzeni kuranlar, bundan faydalananlardan çok yönetilen ve hiç yerine koyulan insanların seni susturmaya çalışmasıdır. Susturmaya çalışırlar, çünkü korkuyorlardır. Eğer itaat etmezlerse aç kalacaklarından veya ne bileyim hapishaneye gönderilmekten falan korkarlar. Tamam, bunlar bir sorundur. Ancak bunlar koşulsuz itaat ve duyarsızlıktan daha büyük bir sorun değildir. Aç kalırsın, ölürsün acın biter. Hapishaneye girersin ama neden içeriye girdiğini bilirsin, en azından denedim dersin. Ama farkında olmadan susarsan, düşünmezsen bu sefer bütün bir hayatını bir “hiç” uğruna harcamış olursun, olurum. Biraz gücümüzü fark etmemiz gerekiyor artık. -Bahsettiğim devletleri yıkalım, hükümetleri değiştirelim gibi bir olay değildir. Anlatmak istediğim bizi yaşamaya mecbur bırakılan sistemdir. Sistemi ise devletler ve hükümetler belirlemez.- Bizler insanız, Allah’ın yarattığı tüm yaratılanların bize secde edilmesini emrettiği İNSANLAR. Bizlerin farkı özgür irademiz ve düşünebilmemizdir. Bunlar gerçekten çok büyük nimetlerdir. Mesela melek olsaydık, bizim seçim şansımız olmazdı. Sadece iyi olurduk. Mecburen iyi olmak ve kendi seçiminle iyi olmanın arasında elbette bir fark vardır. Kendi isteğinle iyi olmayı, yani cenneti hak etmişsen bu mecburen iyi olmaktan daha üstündür. Seçim yapabilmek için, özgür iradeni kullanabilmen için düşünebilmen ve farkında olman gerekir. Bunları yapmadığımızda bırakın melek gibi yaratılıştan sürekli iyi olmayı, sonradan isyan eden şeytandan farkımız kalmaz. O bile isyan ederken ateşin topraktan üstün olması gerektiğini düşünerek isyan etmiştir. Biz eğer bize verilen bu iki nimeti kullanarak farkında olmayı bırakırsak Allah’ın sunduğu nimetleri reddetmiş oluruz. Bu çok büyük bir saygısızlıktır, inanan okurlarıma buradan söylemiş olayım üzerimde vebali kalmasın.
Farkında olmak ile ilgili binlerce örnek sayabilirim, siz de kendinize dönüp baktığınızda görebilirsiniz. Ancak bir örnek vererek iyice anlatmak istediğimi açıklama ihtiyacı hissediyorum. Mesela bir meclis, belediye veya muhtar seçimi yapılacak olsun. Adayları değerlendirmek ve kendi bireysel faydanın yerine toplumsal faydanı düşünerek oy kullanmak görevimizdir. Diyelim ki yaşın yetmiyor oy kullanamıyorsun, bu sefer etrafındakilere çıkarımlarını anlatmak senin yapman gerekendir. Bu ikisini de yapmışsan ve yapamamışsan bile oyların bu şekilde atılması gerektiğini düşünmen senin farkında olduğunu gösterir. Oy kullanmak veya bunu söylemekten daha önemli olan farkında olman ve çaba göstermiş olmandır. Aksi durumda çoğu kişinin yaptığını bildiğim gibi yıllardır kime oy veriyorsa ona koşulsuz oy kullanması onun aslında hiçbir desteği olmayan bir oy kullandığını ve bütün toplumu etkilediğini gösterir. Bu çok zararlı bir eylemdir. Çünkü çoğu seçimde insanların algılarını kapatırcasına karmaşık bir şekilde oy kullanmalarını düzenin sahipleri ister. Bu da kendi özgür iradeni kullanmamanın cezasını hem kendine hem topluma yükleme sonucunu doğurur. Ayrıca bazılarının senin farkında olmamandan yararlanmalarını sağlar.

Yukarıda anlattığım üzere anlamış olmalıyız ki farkında olmamak, özgür irade ve düşüncemizi kullanmamamızın cezasını hem kendimiz hem topluma yüklüyoruz. Unutmayın farkında değilseniz, büyük ihtimalle farkında olmamanızı isteyenler olduğuna işaret eder. Ve farkında olmadığınız her şeyin cezasını çeken ve bundan faydalananlar olacaktır.