Selamun aleyküm
Uzun zamandır, yani bana göre uzun zamandır yazma fırsatı
bulamamıştım. Şimdi bu geçen zamanı telafi etmek amacı ile kafamda ki
düşünceleri anlatacağım her zaman ki gibi. Eğer okumaya başladıysanız
bitirmenizi öneriyorum. Ben oturup bir kaç saatte yazıyorsam siz daha kısa
zamanda okuyabilirsiniz bir şey kaybetmezsiniz. Neyse açtım Sezen Aksu’yu tam
gece olduğu da belli oldu başlayalım.
Şu hayatta bana dayatılmasından nefret ettiğim bir kaç şey
var.
Bunlardan birisi: Para kazanmak zorunda olmak.
Bu sıradan bir geçim kaygısı çekmemem için verilen
tavsiyelerden değil. Bana anlatılan, dayatılan şey resmen hayatımı para üzerine
kurmam çok para kazanamazsam yaşamamın bir anlamı olmadığı oluyor hep. Hep
vardır ya gezmeye gidersiniz akrabanız komşunuz bilmem kimin tanıdığı bir teyze
amca gelir “okuyun olum okuyun memur olun” diye nasihat verir. Bir insan da iyi
insan ol, insanlara kötü davranma, kitap oku bilgi sahibi ol sonra gerisi gelir
desin kafamı duvara vurucam o noktaya geldim. Sözde her şeyi Allah rızası için
yapıyoruz ya biraz düşünsek aslında paraya tapıyoruz. Nerede kaldı bizim ahiret
inancımız ? Nerede kaldı Allah’ın iyi kimseleri kimsesiz bırakmaması falan ?
Yapılan iyilikleri yaşarken karşılığını görmek için yapmaya geliyor bu düşünce
yapısı. Bu hayatın ne anlamı var ki ? İyi geçinip kimsenin kalbini kırmadan
düzgünce yaşayıp diğer tarafta cennete sonsuz rahat içinde yaşamak için bu
dünyada değil miyiz ? Ama kimi görsem hep para kazanmak, garanti iş sahibi olmak
için tavsiyeler veriyor. Neymiş edebiyat okuyormuşum öğretmen olacakmışım.
Olmayacağım abi olmayacağım. Ben okuyacağım yazacağım hayatım boyunca. Kafamda
akademisyen olmak dışında bir meslek düşünmüyorum. Ben ilkokuldan beri,
yaşıtlarım saçma saçma şeylerle uğraşırken kitap okuyordum. Hala da okuyorum.
Neden ? Çünkü bilgi, öğrenmek, tecrübe gibi şeylere değer veriyorum. Hiç daha
para kazanmak için bir işe girmeyi düşünmedim. Hep vakit geçsin diye düşündüm.
Benim yapmak istediğim şeyler belli onları yapabileceğim zaman gelesiye kadar
işte vakit geçiriyorum tecrübe biriktiriyorum başka bir amacım yok.
Para kazanma üzerine kurulmuş bir sistemin ürünleriyiz,
robotlarız. Ayın belli bir gününde hakkımızın %1’i olan rakamları kazandık diye
seviniyoruz. Bunu medeniyet, kültür veya refah yaşama olarak kabul ediyoruz.
Sistemi değiştirmeyi kimse düşünmüyor. Herkes odaklanmış bir şeye, kabul
etmişler hiç şikayetçi olmuyorlar. Değiştirmeye çaba göstermiyorlar. Ne yapayım
bu sistemin bir parçası mı olayım ? Öğretmen olayım, standart bir eğitimci
kafasıyla gideyim orada iki üç tane çocuğa bir şeyler öğreteyim diye bir yerimi
mi yırtayım ? Neden? Tek yapılacak şey bu mu kaldı? 5 bin yıldır yazı
kullanılıyor. Bu kadar nesil ne yapmışlar hayatlarını sürdürmek için mi yaşamış?
Bu yazıyı kullananlar eser verenler aç mı kaldı ? Bilgiye sahip hangi birey
para sıkıntısı çekti ? Bir kaçı dışında elle tutulacak bir şey yok. Bu yüzden
biraz mantıklı düşününce bu para kazanamazsan öleceğin düşüncesi ile
yönlendirilmiş bir sistemin çarklarından birisi olmadan da hayatımızı
sürdürebileceğimizi fark ederiz. Hayallerimiz nerede kaldı ? Bu kadar kolay
vazgeçmek için iç geçirmek için mi yastığa başımızı koyduğumuzda düşündük
hayallerimizi yıllarca? Sırf para kazanmak uğruna kendi hayallerinizi mi
bırakacaksınız? Keşke para denilen şey icat edilmeseydi de insanlar
elindekilere, karşılarındakine verdikleri değer değişmeseydi.
Bir diğer dayatılan şey de: Evlilik.
Tamam bak hepinizi anlıyorum. Hayata bir şey bırakmak
isminizi devam ettirmek, unutulmamak istiyorsunuz. Şimdi şöyle düşünelim.
Babamın ismini biliyorum, onun babasınında. Peki onun babası ? Kimdi ? Hayatta
ki tek başarısı bir çocuk dünyaya getirmiş olması mı ? Şimdi diceksiniz onlar
çocuk dünyaya getirmeselerdi sen olmazdın. Tamam, kabul ediyorum. Peki, neden
doğmayı isteyeyim ki ? Aranızda doğmak isteyerek doğmuş birisi var mı ? Veya
doğmamış olanlar doğmak istiyor mudur? Ne güzel dünyada değilsin mutlu olmamız
gerekirdi. Ne işimiz var burada bizim. Çok önemli bir işimiz varmış gibi
doğduk.
İsmimiz unutulmasın istiyorsak çocuk yapmayı bırakıp biraz
kalıcı eserler bırakmalıyız. Mesela, Kaşgarlı Mahmut. Bak ismini hala
biliyoruz, neler yaptığını nasıl birisi olduğunu biliyoruz. Neden ? Çünkü kitap
yazmış. Mesela, Fatih Sultan Mehmet. İsmini biliyoruz, neleri sevdiğini
biliyoruz, neler yapmış, neler düşünmüş biliyoruz. Neden ? Çünkü İstanbul’u
fetih etmiş.
Bu yüzden birisiyle evlenmek için çabalamayı biraz daha
kalıcı şeylere yöneltirsek hem ismimiz unutulmaz, hem de insanlara katkımız
olur belki. Çocuğumuz kötü biri olursa o zaman ne olacak? Mesela, Hitlerin
annesi onu doğurmak ister miydi yapacaklarını bilseydi ? Birde böyle düşünün.
İnsanlıkla alakamız kalmamış zaten. Bari insan olmadığımızı
fark edin. Üremek, para kazanmak falan böyle şeyleri yaparak insan olmuyoruz.
Düşünerek insan oluyoruz. Yoksa insanları düşünen canlı diye tanımlanmasının ne
anlamı var. Düşündüğünü düşünen insanlar sürüleriyle boğuşuyoruz.
Biraz yarın ne yapacağım, iş nasıl gidecek, yolda trafik
nasıl olur, hava sıcak mı soğuk mu diye düşünmeyin artık. Ne bileyim hayatı
düşünün biraz. Neler yaptım neler yapmalıyım diye düşünün. İyi bir insan mıyım
diye dürüstçe düşünün. Fark ettikleriniz de “fark” olarak kalmasın. Ya onları
değiştirin, ya da onların içinde olmayın.
Bana diyebilirsiniz, senin söylediklerini neden önemseyelim.
Sen kimsin? Ben hiç kimseyim. Beni dinlemek zorunda değilsiniz. Hiç bir şey de
bilmiyorum. Sadece bildiğim emin olduğum bir şey var ki bizler insan değiliz.
Bunu fark ettim. Hep şikayet ediyormuşum gibi ama en azından bu sistemin içinde
olmak istemiyorum.
Hepinize iyi günler. Tabi, kime göre iyi ?
B.Böceci