Yıllardan beri
süre gelen bir söylem olan yeni Dünya düzeninin artık somut olarak dönüşüm
noktasında bulunduğumuz zamandayız. İlk önce bu noktaya nasıl geldiğimize
bakmamız daha doğru olacaktır. Tarihteki birçok dönüşümü ele alabileceğimiz
gibi ben birkaç tanesini seçtim. Bence bu seçtiklerim yeni Dünya düzenine giden
sürecin ana basamaklarıydı.
İlk basamak
Rönesans ve reformla başlayan sürecin Fransız devrimine kadar devam ederek dini
baskının azaldığı ve imparatorluklar için sonun başlangıcı olan noktaya kadarki
yaklaşık 300 yılı kapsamaktadır.
İkinci basamak
Fransız devriminden 1. Dünya savaşına kadar olan dönemdir. Bu dönemde artık
imparatorlukların ve monarşilerin çağının bittiği bir nevi ilan edilmiştir.
İmparatorlar, var olsa bile sembolik anlamlar taşımakta artık çoğulcu
fikirlerin bir araya getirilmeye çalışıldığı “cumhuriyetler” dönemidir. Bu
dönemin sağlamlaştırılması da 2. Dünya savaşıyla olmuştur. 2. Dünya savaşıyla
beraber her millet kendi devletlerine sahip olmak için mücadelesini artırmış ve
ulusal odaklı birçok devlet kurulmuştur. Balkanlar ve Afrika’da kurulan
devletler bunlara örnektir. Ancak buna direnen en büyük güç SSCB olmuştur.
Üçüncü basamak
2. Dünya savaşından SSCB’nin yıkılışına kadar olan soğuk savaş dönemidir. İki
kutuplu dünya düzeni, doğu-batı bloğu olarak ayırabileceğimiz düzendir. Bu
dönemde birçok farklı gelişmeyle günümüzdeki düzenin temelleri atılmıştır.
Artık büyük savaşlar yerine küçük çatışma alanlarında sürdürülen vekalet
savaşları yapılmaya başlanmıştır. İki büyük güç Afganistan, Vietnam, Kore vb.
birçok iç savaşta güçlerini paylaşmışlardır. Soğuk savaşın sonucunda ise SSCB
dağılmış ve Asya kıtasında (özellikle Türklerin yaşadığı bölgelerde) ulusal
devletler kurularak bu basamak da tamamlanmıştır.
Dördüncü
basamak kapitalizm, küreselcilik, bireyselleşme ve merkeziyetsiz yapıların
arttığı bir dönemdir. Dördüncü basamakta artık yapay zekalar, teknoloji,
dijitalcilik her şeyi ele geçirmektedir. Geleneksel tükenebilir kaynaklara olan
bağlılığın azaltılmaya çalışıldığı bir dönemdeyiz. En bariz örneği elektrikli
otomobiller olabilir. Dünya ve özellikle Avrupa eski tip yakıtlı (Petrol vb.)
araçların kullanımları için son kullanma tarihleri belirlemişlerdir. Bunu
kanunlaştıran ülkeler de olmuştur. Doğalgaz, petrol, kömür gibi hem çevreye
zarar veren hem de geri dönüşümsüz yakıtların yerlerine güneş enerjisi, nükleer
enerji ve İTER gibi yeni enerji kaynakları ön plana çıkartılmaya
çalışılmaktadır. Artık fabrikalardaki robotlaşma ve teknoloji etkisiyle eskiye
nazaran daha az insan gücüne ihtiyaç duyulmaktadır. İşte yeni Dünya düzeni de
insana daha az ihtiyaç olan bir düzendir.
Dördüncü
basamakta kripto borsa olarak bildiğimiz dijital para birimleri olan coinler bu
kadar dikkat çekmektedir. Hem yeni para birimi olarak hem de yatırım aracı
olarak kullanılması da bu düzenin bir parçasıdır. Proje üreticileri coinler ile
kendilerine sermaye kazanıp projelerini tamamlamaya veya geliştirmeye
çalışmaktadırlar. Yeni enerji kaynakları ortaya çıkartmak ve bu kaynakları
kullanmak için, insanlara yeni bir evren sunan sanal alemler vb. gibi birçok
proje üretilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca bu para birimi merkeziyetsizdir.
Hiçbir devlete bağlı değildir. Daha az maliyetle işlemler yapılabilen bir
sistemi de beraberinde getirmektedir. Anlayacağımız gibi yeni Dünya düzeni yeni
bir para birimi de ortaya koymaktadır.
Peki, Dünya
bunları yaşarken biz ne yapmaktayız?
Bülent
Böceci