Her zaman ki gibi kafam karışık. Aslında tüm mevsimleri
severim. Ama ilkbaharı diğerlerinden daha az seviyorum. Hatta nefret ediyor
olabilirim. İlkbahar geldi havalar ısınmaya başladı diye insanlar artık
sokaklarda gezmeye başlıyor. İnsanlara alışkın değilim. Bu yüzden gündüzleri
kendimi gecelere göre daha fazla evde tutmaya çalışıyorum. Ben sokağa
çıktığımda herkes çekilsin köşesine biraz özgür olmak istiyorum. Yıldızları
görmek istiyorum sessizce sadece yıldızları görmek ve seslerini duyabilecek
kadar ıssız bir yerde olmak istiyorum.
Ne kadar imreniyorum bir bilseniz etrafımdakilere, bir o
kadarda nefret ediyorum. Bir düzen içinde sıradan bir yaşam sürüyorlar.
Gezegenlerin keyfi ne kadar güzel. Yörüngesinde dolanıp duruyor. Ben ne
yapıyorum? Dışarıdan baksanız sıradan şeyler bile yapmıyor diye düşünürsünüz.
İçimde ne fırtınalar kopuyor, ne düşüncelere dalıyorum nelerle boğuşuyorum her
saniye bilmiyorsunuz. Bu yüzden sıradan bile olmayan şeyler yaptığımı
düşünürsünüz.
Vazgeçtim artık. Şu hayattan istediğim bir şey var. Bana
yazmak ve okumak için zaman versin başka bir şey istemem. Başka bir amacım yok,
isteğim hiç yok. Mesela kandillerde cumalarda falan normal zamanda yapmamanıza
rağmen namaz kılarda dua edersiniz ya? Geçenlerde kandil geçti, elimden geldiği
kadar kılmaya çalıştığım için namazları o kadar garipsemedim. Ama sonuçta
kandil. Bütün insanlar dua ediyor yaradanına. Ben ellerimi açıp uzun uzun
bekledim. Hiçbir şey söylemedim, hiçbir şey isteyemedim. Neden mi? Çünkü; bir
isteğim yok. Cennete gitmek için mi dua edeyim? Tövbe mi edeyim? Evet bunları
yapmam gerekiyordu. Ama yapamadım. İlk önce hak etmeliydim. İlk önce
çabalamalıydım. Yaptıklarımdan pişmanım ama korkuyorum. Şuan düşüncelerim belki
pişman olduğum yönünde, ileride bir gün tekrar aynı şeyleri yapmayacağım ne
malum? Mahcup olmak istemiyorum, bundan korkuyorum. Şu koskoca evrende ben
neyim? Hiçbir değerim yok. Daha kendime bile güvenim yok. Bence ölmeliyim
artık. Hem de ne zaman biliyor musun? Hemen bu sabah. Ezan okunur okunmaz
ölmeliyim. Son kez duyayım, o sabah ezanının huzurunu bir kez daha yaşayıp
ölmeliyim. Son kez şükretmeliyim. Her gece yaptığım gibi şükretmeliyim. Ve
pişman olmalıyım, bu güne kadar yaptığım bunca gereksiz şeyler için. Sonra da
ölmeliyim.
Birçok kez ölmeyi isteyecek kadar acı çektim. Kalbimi
defalarca yıktılar. İnsanların acımasız olduğunu her defasında daha da acı
şekilde öğrettiler bana, yaşatarak. Gözlerinin içine bakıp mutlu olduğun
kişinin aslında bütün her şeyi yalanları üzerine kurduğunu görünce yıkılır
insan. Her terk eden insanın nasıl pisliğe bulandığını öğrenince vazgeçer insan.
Neden mi?
Çünkü artık kendisinde problem olduğunu düşünür. Bunu
düşünmezse ahmaktır. Hasta falan değildir bunu düşünen, basbayağı zeki
birisidir. Her terk eden insan nefret ettiğin ne kadar şey varsa onların içine
koştuğunu görünce vazgeçmezse insanlardan en büyük ahmaktır. Düşünür insan.
Düşündüm ben. Anlıyor musun? Her terk edilişimin arkasından o insanlar
sevmediğim ne kadar şey varsa onlarla yatıp kalktıklarını, onlara taptıklarını
görünce sorunun ben olduğunu anladım. Bütün problemler bütün suçlar benimdi.
Eğer daha iyi bir insan olabilseydim, eğer daha da fazla sevseydim,
hissettirseydim, eğer daha fazla
konuşsaydım, anlatsaydım hayatı onlara belki anlayabilirlerdi. Belki bütün bu
kadar saçmalık kol gezmezdi etraflarında. Ama yapmadım. Çünkü biliyordum,
öğrenmiştim. İnsan ne kadar şeyini birisiyle paylaşırsa o kadar güçsüzleşir ona
karşı. O insan hiçbir zaman anlamayacak çünkü. Onun da yaşaması gerekiyor,
onun da öğrenmesi gerekiyor her şeyi. İlk terk edilişimin arkasından ölseydim. Belki
o zaman anlayabilirlerdi.
Eğer daha
kötü bir insan olsaydım?
Olamazdım. Ben her zaman başı yerde yürüyen bir insanım.
Neden biliyor musun? Benden daha küçük olan canlıları öldürmenin vicdan acısını
çekmek istemiyorum. Annem öğretmişti. “Karıncaları ezme, onları da Allah
yarattı. Sonra hesabını sorulur bunların canının.” Diye. Küçüktüm, bilmiyordum,
anlamıyordum ama inandım. Hala da inanıyorum. Çünkü ölünce tekrar
dirileceğimize inanıyorum. Bunun dinlerle falan hiç ilgisi yok. Bu kadar
kötülük yapan insanın cezasızca ölüp gitmelerinin bir açıklamasını bana
inandıramazsın.
Evet,
inanıyorum. Sizin dinlere bağladığınız bunca dogmatikliğe karşıyım. Ben
gerçek Müslümanlığın, gerçek İslamın bu etrafımdaki içi dışı bomboş olan
insanların yaşadığı bir din olduğuna inanmıyorum. Siz anlayamamışsınız. Siz bir
tanrının varlığını sorgulayamayacak kadar korkaksınız. Çünkü size öğretenler
kendi rantları için sizin düşünmenizi engellediler. Kur’an’ı mezarlıklarda
namazlarda okunacak bir kitap olduğuna sizi inandırdılar. Ve ben sizin bu
dogmatik sorgulamayan düşünmeyen din anlayışınıza karşı çıkıyorum. Ve hala
müslümanım, hala İslam yolunda yürüyorum. Ölünce de beni yaratan Allah’ın
huzurunda hepinizle hesaplaşacağım.
Evet,
ölmeliydim. Artık vazgeçtim. İnsanlardan bıktım. Çünkü artık o boş
sokaklarda yürüyüp yıldızları dinlemeye çalışamıyorum. Çok fazla kirlettiniz Dünya’yı.
Sizinle yaşamamak için ölmeliyim artık. Belki ilk terk edilişimde belki de son
sabah ezanından sonra.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder