9 Haziran 2016 Perşembe

Acaba ölmeli miyim?


Her zaman ki gibi kafam karışık. Aslında tüm mevsimleri severim. Ama ilkbaharı diğerlerinden daha az seviyorum. Hatta nefret ediyor olabilirim. İlkbahar geldi havalar ısınmaya başladı diye insanlar artık sokaklarda gezmeye başlıyor. İnsanlara alışkın değilim. Bu yüzden gündüzleri kendimi gecelere göre daha fazla evde tutmaya çalışıyorum. Ben sokağa çıktığımda herkes çekilsin köşesine biraz özgür olmak istiyorum. Yıldızları görmek istiyorum sessizce sadece yıldızları görmek ve seslerini duyabilecek kadar ıssız bir yerde olmak istiyorum.
Ne kadar imreniyorum bir bilseniz etrafımdakilere, bir o kadarda nefret ediyorum. Bir düzen içinde sıradan bir yaşam sürüyorlar. Gezegenlerin keyfi ne kadar güzel. Yörüngesinde dolanıp duruyor. Ben ne yapıyorum? Dışarıdan baksanız sıradan şeyler bile yapmıyor diye düşünürsünüz. İçimde ne fırtınalar kopuyor, ne düşüncelere dalıyorum nelerle boğuşuyorum her saniye bilmiyorsunuz. Bu yüzden sıradan bile olmayan şeyler yaptığımı düşünürsünüz.
Vazgeçtim artık. Şu hayattan istediğim bir şey var. Bana yazmak ve okumak için zaman versin başka bir şey istemem. Başka bir amacım yok, isteğim hiç yok. Mesela kandillerde cumalarda falan normal zamanda yapmamanıza rağmen namaz kılarda dua edersiniz ya? Geçenlerde kandil geçti, elimden geldiği kadar kılmaya çalıştığım için namazları o kadar garipsemedim. Ama sonuçta kandil. Bütün insanlar dua ediyor yaradanına. Ben ellerimi açıp uzun uzun bekledim. Hiçbir şey söylemedim, hiçbir şey isteyemedim. Neden mi? Çünkü; bir isteğim yok. Cennete gitmek için mi dua edeyim? Tövbe mi edeyim? Evet bunları yapmam gerekiyordu. Ama yapamadım. İlk önce hak etmeliydim. İlk önce çabalamalıydım. Yaptıklarımdan pişmanım ama korkuyorum. Şuan düşüncelerim belki pişman olduğum yönünde, ileride bir gün tekrar aynı şeyleri yapmayacağım ne malum? Mahcup olmak istemiyorum, bundan korkuyorum. Şu koskoca evrende ben neyim? Hiçbir değerim yok. Daha kendime bile güvenim yok. Bence ölmeliyim artık. Hem de ne zaman biliyor musun? Hemen bu sabah. Ezan okunur okunmaz ölmeliyim. Son kez duyayım, o sabah ezanının huzurunu bir kez daha yaşayıp ölmeliyim. Son kez şükretmeliyim. Her gece yaptığım gibi şükretmeliyim. Ve pişman olmalıyım, bu güne kadar yaptığım bunca gereksiz şeyler için. Sonra da ölmeliyim.

Birçok kez ölmeyi isteyecek kadar acı çektim. Kalbimi defalarca yıktılar. İnsanların acımasız olduğunu her defasında daha da acı şekilde öğrettiler bana, yaşatarak. Gözlerinin içine bakıp mutlu olduğun kişinin aslında bütün her şeyi yalanları üzerine kurduğunu görünce yıkılır insan. Her terk eden insanın nasıl pisliğe bulandığını öğrenince vazgeçer insan.
Neden mi?
Çünkü artık kendisinde problem olduğunu düşünür. Bunu düşünmezse ahmaktır. Hasta falan değildir bunu düşünen, basbayağı zeki birisidir. Her terk eden insan nefret ettiğin ne kadar şey varsa onların içine koştuğunu görünce vazgeçmezse insanlardan en büyük ahmaktır. Düşünür insan. Düşündüm ben. Anlıyor musun? Her terk edilişimin arkasından o insanlar sevmediğim ne kadar şey varsa onlarla yatıp kalktıklarını, onlara taptıklarını görünce sorunun ben olduğunu anladım. Bütün problemler bütün suçlar benimdi. Eğer daha iyi bir insan olabilseydim, eğer daha da fazla sevseydim, hissettirseydim,  eğer daha fazla konuşsaydım, anlatsaydım hayatı onlara belki anlayabilirlerdi. Belki bütün bu kadar saçmalık kol gezmezdi etraflarında. Ama yapmadım. Çünkü biliyordum, öğrenmiştim. İnsan ne kadar şeyini birisiyle paylaşırsa o kadar güçsüzleşir ona karşı. O insan hiçbir zaman anlamayacak çünkü. Onun da yaşaması gerekiyor, onun da öğrenmesi gerekiyor her şeyi. İlk terk edilişimin arkasından ölseydim. Belki o zaman anlayabilirlerdi.
Eğer daha kötü bir insan olsaydım?
Olamazdım. Ben her zaman başı yerde yürüyen bir insanım. Neden biliyor musun? Benden daha küçük olan canlıları öldürmenin vicdan acısını çekmek istemiyorum. Annem öğretmişti. “Karıncaları ezme, onları da Allah yarattı. Sonra hesabını sorulur bunların canının.” Diye. Küçüktüm, bilmiyordum, anlamıyordum ama inandım. Hala da inanıyorum. Çünkü ölünce tekrar dirileceğimize inanıyorum. Bunun dinlerle falan hiç ilgisi yok. Bu kadar kötülük yapan insanın cezasızca ölüp gitmelerinin bir açıklamasını bana inandıramazsın.
Evet, inanıyorum. Sizin dinlere bağladığınız bunca dogmatikliğe karşıyım. Ben gerçek Müslümanlığın, gerçek İslamın bu etrafımdaki içi dışı bomboş olan insanların yaşadığı bir din olduğuna inanmıyorum. Siz anlayamamışsınız. Siz bir tanrının varlığını sorgulayamayacak kadar korkaksınız. Çünkü size öğretenler kendi rantları için sizin düşünmenizi engellediler. Kur’an’ı mezarlıklarda namazlarda okunacak bir kitap olduğuna sizi inandırdılar. Ve ben sizin bu dogmatik sorgulamayan düşünmeyen din anlayışınıza karşı çıkıyorum. Ve hala müslümanım, hala İslam yolunda yürüyorum. Ölünce de beni yaratan Allah’ın huzurunda hepinizle hesaplaşacağım.

Evet, ölmeliydim. Artık vazgeçtim. İnsanlardan bıktım. Çünkü artık o boş sokaklarda yürüyüp yıldızları dinlemeye çalışamıyorum. Çok fazla kirlettiniz Dünya’yı. Sizinle yaşamamak için ölmeliyim artık. Belki ilk terk edilişimde belki de son sabah ezanından sonra.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder