Merhaba,
Moralim
bozuk bu günlerde yine, nedense. Hiçbir şey yapasım yok, yani yapıyorum ama ne
bileyim eksik bir şeyler fark ediyorum. Mesela şu an saat üç buçuk ve Ahmet
Şafak dinliyorum ama niye? İçimde bir burukluk var. Bunu açıklamak için
binlerce sebep bulabilirim. Yay burcuyum belki ondandır diyebilirim, psikolojik
problemlerim olabilir, belki geçmişten kalan bir sarsıntıdır ne bileyim böyle
böyle birçok sebebi ortaya atabilirim. Ama, ama gerçek neden ne?
Bu
günlerde birçok şey oluyor. Bir yandan gündem, politika, siyaset, devletin
durumu, insanların saçma sapan manyaklıkları ve birçok şey. Bir yandan okul,
ders durumları, gelecek planlarım ve yine birçok şey. Bir yandan duygusal
olarak yıpranmam, aklımdaki düşüncelerim, hislerim, arkadaşlıklarım ve birçok
şey. Peki, bu kadar şeyin bir anda üst üste gelmesi beni hangi noktaya itiyor? Nereye
doğru gidiyorum? Bu sorunun taşıdığı anlam o kadar ağır ve cevabı o kadar belirsiz
ki bunu sözcükler ile ifade edebileceğimi bile sanmıyorum. Sözcükler ile bile
ifade edemediğim bir şeyi hem yaşayıp hem nasıl cevaplandıracağım? Bu noktaya
vardığımda ben gerçekten de ben olacak mıyım yoksa her zaman eleştirdiğim o
insanlardan mı olacağım?
Bu yaşamın bir sistemi var, insanlar farkında olmadan
ona kapılıp gidiyor farkında mısınız bilmiyorum. Ama yine de farkında
olduğunuzu varsayıyorum, işte o sistemin içine ister istemez giriyorsunuz. O
sistem sizi öyle bir sömürüyor, öyle yıpratıyor ve öyle bir noktaya itiyor ki
siz, siz olmaktan çıkıyorsunuz. Artık sistemin bir vidası oluyorsunuz ama öyle
kendinizi önemli hissetmeyin, olmasanız da hiçbir şey fark etmeyecek türden bir
vida oluyorsunuz. Çünkü sizin yerinize koyulabilecek binlerce vida var ve
sürekli olarak yaşam yeni vidalarını üretiyor. Bunun anlamı ne?
Şimdi
Ahmet Şafak’ın şarkısından bir söz kulağımda yankılanıyor: “Yalnız kurt
yenilmemeli.” Bir isyan ile sistemden nefret ederek yaşamın bu sistemini yıkmak
istiyorum. Çünkü bu sistem beni yeniyor, bunu hissediyorum. Bu sistem beni
yeniyor, seni yeniyor, sizi yeniyor, onları yeniyor yani herkesi bu sistem
yeniyor. Yenemedikleri, yenmekte zorlandıkları kimlerdi biliyor musun?
Biliyorsun, onlar işte şu an sana öğretilen o insanlar. O insan Atatürk’tü, o
insan Mete Han’dı, o insanlar bizim atalarımızdı. Onlar bu sistemi değiştirmek
istedi, değiştirdi ama hepsini yapamadı. Çünkü her insanın yaşayacağı belli bir
süre var ve sonra ölüyor. İşte onlar başladı değiştirmeye, bu sistemi yıkmak
için ilk balyozu indirdi. Her gelen biraz daha çabaladı. Bu yüzden işte pes
etmiyorum, sorularımın cevaplarını arıyorum. Atalarımın mirasına sahip
çıktığımı hissediyorum. Atatürk diyor ya “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki
asil kanda mevcuttur.” bunu benim atam söylüyor. Bunu söylüyor çünkü o da
biliyor, tek başına yapabileceğinden daha büyük bir şey sistemi değiştirmek.
İnsanlara, arkadaşlarıma, aileme ve kendime insanca bir yaşamı hak görüyorsam
bir şeyleri değiştirmem gerekiyor. Çünkü şu an “insanlık” bataklığa saplanmış
durumda. Anlıyorsun değil mi? Bu yarın ne yemek yiyeceğimden, kiminle
evleneceğimden, ölünce kalacak mirasımdan, ne kadar para kazandığımdan, hangi
mesleği yaptığımdan, hangi elbiseyi giydiğimden, hangi telefona arabaya sahip
olduğumdan daha BÜYÜK bir sorun. Az önce saydıklarımın hepsinin gerçek
olabilmesi için düzgün bir yaşama sahip olmamız gerekiyor. Gerçek bir ahlaka,
düzgün bir sisteme, gerçek bir vicdana ihtiyacımız var. Daha çok paraya,
tanınmaya, ilgi görmemize ve beğenilmeye ihtiyacımız yok. Kendimizi boşuna neden kandırıyoruz? Biraz
vicdan, akıl, dürüstlük ve insanlık her sorunumuzu çözecek iken bu kadar boşuna
kürek çekmek niye?
NİYE?!
Eğer
yazdıklarımı okuyorsanız yorum yapın, mail atın, gelin iki fikir üretelim,
tartışalım. Gelin sizi dinleyeyim, çünkü artık yıprandım. Elle tutulur düşüncelere
ihtiyacım var. Anlıyorsun değil mi demeyeceğim, anla lütfen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder