7 Şubat 2018 Çarşamba

Biraz dertleşelim istedim


Biraz dertleşesim var bu gün. Soğuk algınlığının eşiğindeyim, hiçbir şeye halim yok. Bıraksalar günlerce uyurum aslında bırakıyorlar da uykum gelmiyor. Hasta olacağımdan mıdır bilmiyorum da acayip sinirlerim bozuk Süleyman Çakır gibi ''Allah hakkı için çok üstüme geliyorlar. Herkes üstüme üstüme geliyor. Bardak zaten dolu, damlayana yazık olacak.” kafasındayım. Daha önce yazdığım bir yazıda insanların beklentiye girmemesi gerektiğini söylemiştim. Üzerimde beklenti olması sinirimi bozduğu için söylemişim muhtemelen şimdilerde anlıyorum o yazımı. Sürekli olarak iyi olmaya ve alttan almaya çalışmaktan bıktım. Ben de insanım be kardeşim her şeyi sakin karşılayacağım diye bir kural yok. Daha içimde tuttuklarımın yüzde birini bile dışarı vurmamışken bana kızmaya başlamanıza anlam veremiyorum. İstediğim şeyler olmadığında her seferinde “hayat böyle Bülent kafana takma” diyorum ama bir yerden sonra artık içimde biriktirdiklerim dışarı çıkmak için kendini zorluyor. Dertler bir tane değil ki çözeyim, her düşündüğüm ve istediğim şey ters gidince artık neye veya kime tutunacağımı bilemiyorum. Biriniz de tutun beni kaldırın “hadi kardeşim sen bunlara boyun eğecek adam değilsin” diyin diye bir beklentiye giriyorum aslında.

Kendimi romantik olarak adlandırıyorum şu sıralarda. Romantik dediysem hepimizin zamanında duyduğu Rönesans zamanındaki romantiklikten bahsediyorum. Sevgilisine karşı hareketleri sonucunda romantik olarak adlandırılanlarla şimdilik alakam yok. Belki bir gün eğer öyle olmuşsam bunu size de söylerim zaten. Neyse dedim ya kendimi romantik olarak görüyorum diye bu düşünceye duygularımın düşüncelerimi fazla etkilemesinden dolayı vardım. Ama şöyle yazılanları okuyorum falan benden daha romantikmişsiniz bunu da söylemeden edemeyeceğim. Yazılarınızda, konuşmalarınızda gereksiz yere etrafınızdakilere veriyorsunuz gazı. Yürü oğlum, aslansın oğlum, yaparsın koçum, sen şöyle büyüksün böyle akıllısın tabirlerine yakın şeyleri çevirip çevirip söylem haline getiriyorsunuz. Biraz mantıklı davranın be kardeşim. Behzat Ç. gibi “Bu romantizm nereye kadar ya” diye bağırasım geliyor.

Elon Musk uzaya arabasını mı ne fırlattı bu günlerde hemen başladılar millet uzaya araba gönderiyor, uzaya gidiyor biz hala nelerle uğraşıyoruz diye konuşmaya. Uğraşma kardeşim, kalk git bir araba da sen yap sen de gönder. Elinden tutan var sanki “odunun” bir de bilmiş bilmiş konuşuyor. Neyin eleştirisini yaptığını sanıyorsun? Sadece konuşuyorsun başka bir iş yaptığın yok. 8-5 devlet memuru olarak çalışıyorsun bir de sanki biz “öküzüz” sen profesörmüşsün gibi konuşuyorsun ya ayar oluyorum sana haberin olsun. Herkesin derdi farklıdır, kimine göre imkansız olarak görülen bir şey diğer kişinin imkanları dolayısıyla bir sorun olarak bile sayılamayacağını bilmiyor musun? O adamın bulunduğu şartlarda bunu yapabilmesi bir başarıdır evet ama o adam bunu başardı diye kendi dertlerimizi neden küçük görelim? Sorunlarımızı çözmeye yanaşmıyorsanız, sorunun bir parçası olmayın. Çevremizdeki ve ülkemizdeki sorunları çözelim biz de tır yollarız ne olacak? Ama şu kendi sorunlarını küçük görmeyi bir an önce bırak gözünü seveyim. Ben toplumsal kalkınmanın bireysel gelişimden geleceğini savunan birisiyim. Aksi takdirde yine “ezenler ve ezilenler” farklı isimlerle yaşamaya devam edecek. Herkes bireysel olarak gelişmeye başladığında toplumsal kalkınma ve barışın önü açılabilir. Benim düşüncelerim bu yönde ve bu yüzden sürekli kendimi geliştirmeye çalışıyorum. İşte dertleşelim dediğimdeki dertlerim de aşk falan mevzuları değildi. Ben kendimi geliştirmeye çalışırken başkalarının kendilerini yerin dibine doğru götürmesine, yanlışların içinde boğulmasını kendime dert ediniyorum. Galip Erdem’in kitabında okuduğum “Feza Tehdidi” bölümünde de işte aynı bunlara benzer şeyler söylemiş. Yalan olmasın abimiz güzel yazmış, ben de etkilendim. Bu bölüm biraz da ona saygımı göstermek için yazıldı.

Yakında “Sinir Olduğum Şeyler” isimli bir seri yazma planım var. Fazla uzun yazılar olmaz muhtemelen. Bu seriyi ve genel olarak bu blogu da ben öldükten sonra benim nasıl birisi olduğumu unutmamaya çalışanlar için yazıyor olacağım. Yüzümü, tipimi falan değil de burada yazdıklarımı hatırlamanız benim istediğim şeydir. Şimdi aklınıza gelebilir şimdi ölüm falan nereden çıktı diye bir düşünce, kendimi iki üç ay içinde ölecekmişim gibi hissediyorum nedense. Hislerim doğru çıksa da çıkmasa da pek bir sorun oluşturmuyor benim için. Bu hayatta zaten beklentilerime ulaşamayacağımı kabullendiğim için yaşıyor olmak sadece zaman geçirmekten ibaret bir eylem olarak geliyor bana.

Esenlikle kalın.

Aklıma geldi, bakın yukarıda iletişim bölümü var. Yorum yapmak istemiyorsanız mail atın, düşüncelerinizi merak ediyorum. Tabi canım da sıkılıyor, vakit geçirecek şeyler arıyorum :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder