23 Şubat 2017 Perşembe

Onur ve Cesaret

Onurlu yaşamadan onurlu olunmaz, onurlu ölünmez.

Öyle bir onurun olmalı bu dünyada, yenilirken kazanmalısın savaşlarını. Küçük görünürken büyümelisin onurun ile. Kazanmalısın onu, o sana Tanrıdan bir hediye olarak gelmeyecek. Çaba göstermelisin, hak etmelisin ki üzerinde kefen gibi göstermelik durmasın. Vur anlına herkesin, onurunu, onursuzluğu. Korkak olmak ne hazin şey! Cesur olmalısın ama bir o kadar merhametli. Onur denilen şey her mücadeleye atlamak değil ne zaman atlamayacağını bilmektir. Cesaret herkesi yenmek değil, herkesi affedebilmektir. Hani derler ya: Güçlü kimse insanları güreşte yenen değil, belki hiddet anında kendini zapt eden, iradesine sahip olan kimsedir. İşte bakış açımız bu olmalı bizim. Gücümüzü durdurabildiğimiz kadar güçlüyüzdür. Bir o kadar cesuruzdur. Bir o kadar da onurluyuzdur.


Kini yenmek en büyük erdemdir. Kin tutmamak en büyük onurdur ve güvendir. Geçmişte yaşananları unutmuyoruz, geçmişte olanlardan ders alıyoruz ve bir daha geçmişi yaşamamak uğrunda kinimizi cesur bir şekilde içimizde tutabildiğimizden onurluyuz bence. Her şeyin intikamını biz alacaksak diğer tarafa inanmamız mantığı kalmazdı. Biz affetmeliyiz ki Allah hesabını en güzel şekilde sormalı. Ayrışmamalıyız, kinlenmemeliyiz, duruşumuzu ve onurumuzu korumalıyız. 
Cesur olmalıyız, kaybettiklerimizin bir gün hesabı sorulacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder