Karakterimizin, düşünce sistemimizin, davranışlarımızın, ruhsal
durumumuzun nasıl oluştuğunu gerçekten merak ediyorum. Belki bilseydim bu konu
hakkındaki düşüncelerimin doğruluğunu teyit edebilirdim.
Bazen sanki çok büyümüşüm gibi küçüklüğümü düşünüyorum. Bir yandan
yaptıklarım için seviniyorum, bir yandan bana yapılanlardan dolayı
üzülüyorum/sinirleniyorum. Küçükken kilometrelerce mesafelere kendi başıma
giderdim, hiç korkmazdım. Başıma bir şey gelir mi acaba, kaybolur muyum gibi
bir düşünce aklıma dahi gelmezdi. Mahallemizi ve çevresini avucumun içi gibi
biliyordum. Ne güzel ki ailemde beni eve kapatmakla uğraşmıyordu, şimdilerde
dışarı çıkartmak için uğraşıyorlar o da ayrı bir mesele tabi. Ama bazen
çevremdeki insanlar sırf konuşuyorum bir şeylerle uğraşıyorum diye bana
kızıyorlardı. Biraz yaramaz biraz da uslu bir çocuktum aslında. Şimdilerde çok
iyi hissediyorum, okul öncesi ve ilköğretim zamanlarımda beni susturmaları ve
istedikleri gibi davranmam için gösterdikleri tepki yüzünden içimde bir
çekingen taraf oluştu. Belki beni olduğum gibi kabul edip hayatıma devam etmeme
izin verselerdi şuan “dava adamı/aksiyon adamı/eylem insanı” tabir edilen
insanlardan olurdum. Ama şuan oturduğum yerden kalkmak iş yapmak dahi içimden
gelmiyor.
Şimdi bunları anlatmamın sebebini anlatayım. Şimdiki çocukların çoğu
evde büyüyor. Ailesinin korumasında, sokak görmeden ve her zorlukta ailesinin
yardımına muhtaç bir şekilde yaşamaya alışıyorlar. Sonra ruhsal durumları,
düşünce yapıları, davranışları gibi özellikleri korku, panik, tedirginlik,
asalak olmaya doğru eğilim gösteriyor. Ben sekiz yaşındayken şimdilerde
girerken iki kere düşündüğüm yerlere gözüm kapalı girip çıkacak cesaretim
vardı. Arkadaşlarımla sokak sokak gezerdik, şimdilerde çoğumuzda öyle pek bir
şeyden korkmadan yaşıyoruz. Zamane çocuklarının sonu ne olacak diye
düşünüyorum. Belki sırf bu yüzden bile çocuk sahibi olmaya hatta evlenmeye bile
mesafeli bakıyorum. Çocuğumu çekingen, her şeyden korkan istemediğim saçma sapan
birisi gibi yetiştirme ihtimalim var. Kendi çocuğum olunca belki eleştirdiğim o
çocuklardan birisi de benim çocuğum olabilir diye düşünüyorum. “Bekara eşini
boşamak kolay” gibi bir atasözümüz var, ama eğer beni okuyorsanız ve çocuğunuz,
kardeşiniz, yiğeniniz, torununuz falan
varsa salın sokağa bir hayatı yaşamayı öğrensinler demekten kendimi alamıyorum.
Çocuklara yaptıkları her hatada kızmayın artık, bırakın yaramazlık yapsınlar,
kırsınlar döksünler. Kendileri öğrensin yanlışların yanlış olduğunu. Yoksa
bizim doğru yanlış algılarımızla büyüyecek. Aileler çocuklarının kendileri gibi
olmaması için uğraşıyor genelde, ama kendi hayatlarını düşüncelerini ortaya
çıkartmaya izin vermiyorlar. Çok garip ve çok üzücü bir durumdayız. Eğer
dediğim gibi okuyorsanız beni, bu konuyu bir düşünmenizde fayda var. İğneyi
kendimize batıralım artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder