23 Mart 2018 Cuma

Neden sorguluyorum ve eleştiriyorum?


“ Eğer yer yüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.” - Enam 116

Merhaba.
Sadece vakit geçirmek ve kafamı boşaltmak için yazıyorum. Bir şeyler anlatacağım tabi ancak tamamen kendimi ifade etmek ve beni tanımanıza olanak sağlamak için olacak. Yazımın başındaki ayeti size göstermemin nedeni ise benim hayattaki en temel felsefemin bu ayet olmasındandır. Bu ayeti okuduktan sonra belki inanmazsınız ancak kişiliğimde ve hayata bakışımda büyük değişim oldu. Bunun nedeni ise yer yüzündekilerin çoğunun zanna uyması yani Allah’ın belirlediği hakikatlerden uzak oluşlarını bana söylemesidir. Çoğunluğun yanılabileceğinin ve yanılıyor oluşlarının bildirilmesi çok önemli bir şok olmuştu. Çünkü hepimiz genelde şu şekilde düşünürüz: Bu kadar insan yanılıyor olamaz. En basitinden, Çiftlik Bank’a parasını yatıran insanlara sorduğunuzda neden paranızı yatırdınız diye, “Bu kadar insan salak olamaz” diye yatırdık derler ve diyorlar da zaten. Fetöye baktığımızda da herkes bu kadar kişi buradaysa bir bildikleri vardır diye onlara katılıyorlardı veya sempati besliyorlardı. Bu kişilere inanmayanlar genelde dışlanıyordu, kafir diye nitelendiriliyorlardı. Ancak kafir, münafık dedikleri o insanların haklı olduklarını bir darbe ile anlamaları hepimiz için kötü oldu. En azından ne olduklarını anlamış oldular. Ayette söylendiği gibi insanlar “zanna” uyuyor. Zan, “sanı”dır. Yani bir şeyin öyle olduğunu sanmaktır. “Zan ise; hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.” ayetinden hareketle insanların çoğunluğu hakikat bakımından bir şey ifade etmeyecek şeylere inanmaktadır. Şunu da belirtmek gerekir ki, hakikatin tarafında olsan bile hakikati benimsemeyip yine ona “zann” ile yakınlık göstermenin bir hükmü yoktur. Bu aynı “Atalarının dinine mi inanıyorsunuz?” ayetiyle aynı kapıya çıkar. Şimdilerde de biz zann ile atalarımızdan miras aldığımız dini benimsiyoruz. Yani hakikatin bu olduğuna sadece çoğunluğa göre karar vererek inanmış gibi yapıyoruz.

İşte bu ayetin gösterdiği yol ile ben etrafımdaki her şeye şüphe ile bakmaya başladım. Zaten başta da hakiki din İslam mıdır diye sorarak başlamıştım sorgulamalarıma ve eleştirmelerime. İnsanın hayatında sorgulamaya başlayacağı ilk şeylerden birileri: “Beni birisi yarattı mı, bir din gönderdi mi ve bu din doğru mu” olması gerekmektedir. Ben de bu düşüncemden dolayı buradan başladım. Ardından gerçekten de Allah’ın varlığına, hakiki dinin İslam olduğuna, kitabının Kuran olduğuna ve tabi peygamberinin Muhammed(s.a.v) olduğuna iman ettikten sonra bu ayeti kendime temel alarak sorgulamaya devam ettim. Eğer bu ayeti görmemiş olsaydım “Sen bu kadar insandan iyi mi biliyorsun ve bu kadar insan yanılıyor da sen mi doğrusunu görüyorsun” soruları karşısında ümitsizliğe düşerdim. Allah’a binlerce şükür ediyorum ki Kuran’ı göndermiş ve beni onun yolunda sevk etmiş. Her ümitsizliğe düştüğümde gönlüme güven veriyor ve rehber olsun diye Kuran’ı her derdime derman olacak şekilde eksiksiz ve detaylandırılmış şekilde gönderdiğini bana gösteriyor.

Hem ailem hem akrabalarım hem arkadaşlarım her şeye bu kadar şüpheci yaklaşmam konusunda endişeleniyorlar ki bunda kendilerince haklılar. Çünkü bu kadar şüphecilik insanı çok başka bir noktaya itebiliyor bunu çevremizdeki ve tarihteki düşünürlerden görüyoruz. Ancak benim temelime ve dayanağıma güvenim tam olduğu için bunları dert edinmiyorum. Bir müslümanın Kuran’a dayanarak, yani yanlışlıklarından arındıracak en güvenilir kaynağa dayanarak sorgulama yapmaması için ne gibi bir korkusu olması beklenir ki? Düşünmezsem, sorgulamazsam ve eleştirel yaklaşmazsam neden Allah bana aklı vermiş ve “Hiç düşünmez misiniz?” diye sormuş olsun? Ben bu yola Allah sayesinde sevk edildiğimi düşünüyorum. Bu güven ve huzurla ilerlemek ne kadar muhteşem bir şeydir keşke bilseydiniz diyorum, keşke. Bu kadar düşünme sapıtırsın oğlum diye gelmeleri o kadar komik geliyor ki. Allah ve Kuran ışığında çarpıklıkları görmeye çalışmak nasıl sapıtmak olsun? Bu yüzden sürekli olarak düşünün, eleştirin ve sorgulayın diyorum. Bu yüzden bu kadar zahmete katlanıyorum.

Biraz dini konulardan bahsetmişim gibi oldu yazı ancak hayattaki en temel dayanağımız din değil mi? Dini şeyler çerçevesinde hayatımızı şekillendirmemiz, bunlar üzerinde düşünmemiz ve konuşmamız gayet doğal değil midir? Size şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki dini konulardan bahsetmeye başladığınızda hele bu dini konu Kuran ve Allah ile ilgiliyse içi sıkılanlar olduğunda ve bunlardan bahsetmemenizi söyleyenler olduğunda kendilerine dönüp bir bakmalarını söyleyin. Çünkü Kuran ve Allah’tan söz açıldığında bunlardan bahsetmek istemeyen birisi imanında yeterince samimi değildir ve zanna uyuyorlardır. Yukarıdaki ayet ve bir önceki cümlem ile ilgili o kadar çok ayet var ki bunları buraya yazsam yazı sayfalarca uzar. Bu yüzden Allah’ın ilk emrini hepinize hatırlatıyorum: “Oku.” Kuran’ı oku ve anlayabildiğin dilde anlayana kadar oku. Müslümanım demenin şartlarından birisi Kuran’a iman etmiş olmaktır. Kuran’ı kendi dilinde okuyup anlamamış ve iman etmemiş birisi kendisini müslümanım diye nitelendirmesin. Çünkü buna iman ediyorum ki Allah Kuran’ı bir kez bile okumadan iman ettik diyenlerin imanını kabul etmeyecektir. "İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gününe inandık." derler."

Okuyun, sorgulayın, eleştirin. Çünkü aklınızın hakkını başka türlü veremezsiniz.

2 yorum:

  1. Çok güzel yazmışsınız, elinize sağlık. Kesinlikle hayatın yaşam temelinde; sorgulamak ve düşünmek vardır. Bunu da aklımız ile ölçüp yaparız. Körü körüne bağlanmak, inanmak hiçbir zaman doğru değildir. Taklidi iman diye nitelendirdiğimiz imana girer. Biz sorgulayan ve düşünüp araştıran, hakkıyla öğrenmeye çalışan kişiler ise; tahkiki iman yani sorgulayan Müslümanlar olarak nitelendiriliriz. Verdiğiniz örnekler beni etkiledi diyebilirim. Çünkü imanımı bir kez daha sorguladım ve bir kez daha imanım arttı diyebilirim. Neyse size başarılar. Takipteyim.

    YanıtlaSil