Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde semâ kavs-i mutalsam!
Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
Hoşgeldiniz, iyisinizdir umarım. Ahmet Haşim’le başladık diye
depresyon yazılarımdan birisi olması gerekmiyor bunun, zaten öyle de olmayacak
inşallah. Işıkları kapattım, sigaramı yaktım, kulaklığımı taktım ve şarkımı
açtığıma göre başlayabiliriz. Ah bir de çay olsaydı!
Problemlerimiz konu başlığı altında topladığım toplumumuzun
ve insanların içlerinde fark edilmeyen, fark edilse de bir şey değiştirmek için
çaba sarf etmediğimiz sorun olarak belirlediğim konuları işliyorum bildiğiniz
üzere. Son yüzyılda ve hatta son yirmi
yılda zirveye ulaşan seküler yaşama merakı ve kapitalizm bu yazımızın konusunu
oluşturacak.
Yaşları ilerlemiş bireylerde daha az görülmesinin yanında,
yeni nesil ve genç nesilde çok fazla hissedilen sekülerleşme toplumumuzu içten
kemiriyor bunu henüz fark edemedik, ettiğimizde umarım ki çok geç olmamış olur.
Bilindiği üzere Oktay Sinanoğlu’nu çok severim, onun “Türk genci iki kanatlı olmalıdır. Bir
kanadı bilim, bir kanadı gönül” söylemi bence çok önemlidir. Kendisi de
yaşamını bu çizgide yürütmüştür. Bu sözü şu şekilde yorumluyorum, hem dünya
hayatı hem de dini veya insani kaynağı da kaybetmemeli insan. -Aklımdaki din
düşüncesi, “insanlık” teriminin en iyi yansıtıldığı bir kurum olduğu için
ikisinden birisini kullanmakta çekince duymuyorum, bu şekilde bakarsanız bir
eksiklik görülmeyeceğini düşünüyorum önceki cümlemde.- En büyük hatalarımızdan
birisidir, sadece kendimizi düşünerek yani bencillik yaparak “günü kurtarmak”
için yaşamak. Para, aşk, sevgi, saygı, onur, mutluluk, gurur bunların hepsini
istiyoruz ama sadece kendimize istiyoruz. Diğer insanların ne durumda olduğunu
(samimi olun) düşünmüyoruz. Hep kendimizi kurtarma çabası içerisindeyiz. Bir
kişi çıkıp demiyor: “ Ben batarsam, yerin dibine girersem gireyim ama
toplumdaki çevremdeki insanlar başarı ve mutluluk elde etsin.” Bence bu türlü
yaşamak en kötü problemimiz olabilir.
Seküler yaşamak beraberinde kapitalizmin istediği bireyi yani
ya kapitalist olacaksın ya da köle olacaksın seçimine kadar insanları
getiriyor. Kapitalist sisteme girmiş bireyler de ön yargı denilen o saçma sapan
düşünceye kapılıp kalıyor. Bir şeyleri değiştirmek için uğraşan insanları
anarşist, huzur bozucu veya boş işler peşinde koşan gibi yaftalarla karalıyor.
Ama farkında değil ki bu insanların bir kısmı aslında zararlı olan bir sistemi
değiştirmeye veya düzeltmeye çalışıyorlar. Bu insanlara bu şekilde davranarak
farkında olmadan kendilerine kötülük yapıyorlar aynı zamanda kapitalizme hizmet
ediyorlar. Hani zamanında her peygamber müşriklerle mücadele etmişti. İşte
zamanımızın en büyük müşrikleri kapitalizmden yararlananlar bence. Bu kadar da
sert bir tabir kullanıyorum, gerçekten büyük bir problemimiz olduğunu
vurgulamanın en güzel göstergesidir.
Şimdi Oktay Hoca’nın cümlesinin gönül yani benim tabirimle
din ve insanlık bölümüne geçeyim. Sadece dinin emrettiği (İslam için
konuşuyorum.) farz dediğimiz oruç namaz gibi odaklanıp geri kalan ibadetleri
ıskalayarak toplumumuz büyük bir yanlışın içinde kalıyor. Samimi bir Müslüman Kur’an’ın
mealini en az bir kere anlamak için okuyarak yorum yapması gerekiyor. Çıkarttığı
yorumları kendi hayatına aktarmasından önce ilk önce neyi yapması gerektiğini
anlamalı, daha sonra ibadetlerin altlarındaki veya dinin emrettiklerinin
altındaki mantığı çözerek yaşamalı yani kendi hayatına aktarması gerekir. İlk
önce mantığını anlamalı Müslüman olmanın, İslam inancı içinde bulunmanın. Yoksa
her zaman gördüğümüz gibi namaz kılan oruç tutan ama hırsızlık yapan yalan
söyleyen ve daha birçok günah sayılan şeyleri yapan insanlarla karşılaşmamız
gayet olası bir durum olur. Bizim Müslümanlar diye isimlendirdiğimiz toplumdaki
dine tabii olan insanları yorumlarken bu insanların İslam’ın mantığını ne kadar
kavradığını göz ardı etmemizden kaynaklanan yanlış yorumlar ortaya çıkıyor. İşte vurgulamak istediğim şey burada,
insanların Müslümanlığı sadece namaz kılıp oruç tutmak hacca gitmek gibi
ibadetlere sınırlandırmış olmasının yanlış olduğudur.
Bir insan bence hem seküler yaşayıp hem dinine bağlı
kalamayacağıdır. Çünkü kapitalizm İslamiyet’e ters düşen bir yapılanmadır.
Müslüman insan sadece gününü geçirmek, sadece kendi mutluluğunu, huzurunu ve
sadece kendisine yarar sağlayan bir düşünce yapısından uzak kalmalıdır. Namaz
ne kadar dinimizin emri ise toplumsal refahı artırmak, çağdaş olmak,
ötekileştirmemek, ezmemek yani sınıfsal farklılıkları kaldırmak ve kendinden
önce karşındakini düşünmeyi de emreder. Çok sıradan bir görüş olarak gelebilir
ama gerçekten de İslam’ın mantığını kavrayan bir insanın ne kapitalizme ne
sekülerleşmeye ne faize ne de başka bir insani düzene ihtiyacı olur. Çünkü
gerçekten İslam o Aristo’nun, Sokrates’in, Platon’un ve birçok felsefecinin,
sosyologun, bilim adamlarının gerçekleştirmeye çalıştığı hayalini kurduğu ideal
toplumun ve ideal insanın nasıl olması gerektiğini ve nasıl bu şekilde
yaşanacağını gayet net bir şekilde açıklamaktadır. Bizim gösterişe, bencilliğe
vb. şeylere ihtiyacımız yok. Bunlar sadece içinde bizi sömüren, insan olmamıza
izin vermeyen sistemin bize dayatması. Bu sistemden kurtulmamız için ilk önce
bilinçlenmeliyiz, bilgilenmeliyiz, kendimizi olabildiğince geliştirmeli ve olgunlaştımalıyız.
Herkesin hedeflediği “olgun insan” tanımına ulaşan insan sayısı arttıkça
ümidimiz de artacaktır. Önemli olan bu yolda çabalamaya başlamaktır.
Umarım, anlattıklarımı anlatmayı istediğim şekilde
anlamışsınızdır. Bütün amacım, kendimi ifade etmek ve hayata bakış açımı
düşüncelerimi diğer insanlarla paylaşarak eksiklerimizi beraber tamamlamaktır.
“Ben tek başıma isem yok oluruz, seninle beraber isem bir
ümidimiz vardır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder