16 Ekim 2017 Pazartesi

Türk Edebiyatının yeni akımı: Rap Müzik/Şiiri

Lise yıllarımdayken bazen rap sözü yazmaya çalışırdım. Bazen bunu başardığımı düşündüğüm bile oluyordu. Hatta birkaç sözünü yazdığım şarkı bile kayıt altına almıştım. Şimdi o zamanları düşünüyorum. Umursamazca istediğimi, düşündüğümü yazabiliyordum. Bu yüzden hala rap müzik dinlemeye devam ediyorum. Bence -çok ciddi olarak savunurum bunu- şuan edebiyat ve şiir kendisini rap müzik ile devam ettiriyor. Öyle parçalar görüyorum ki gerçek bir sanat eseri, şiir tanımının yükümlülüklerini taşıyan bir şiir gibi yazılmış. (“Şiir tanımının yükümlülükleri” de ne saçma bir tamlama oldu.  Şiir tanımında kimi esas alıyoruz da yükümlülüklerini de ona göre belirliyoruz belli değil ama herkes sanki tek bir tanımı esas alıyormuş gibi bir tavır takınıyor. Garip ama ben de kullandım bunu.) Bence artık edebiyat araştırmacıları artık bu şiirleri kabullenmeli ve üzerinde çalışmalı, bunların günümüz edebiyatı olduğunu vurgulamalılar. Eğer şuan bir edebiyat ekolü olarak tanımlayabileceğimiz bir topluluk tanımıyorsak, bunun sebebi rap müzikteki şiirleri görmezden geldiğimiz içindir.
Şimdi bu söylediklerimi okuyanlar şu argümanı öne atarak düşüncemi yıpratmaya çalışabilir, aklıma ilk bu geldi o yüzden bunu açıklayayım. “Rap müzikteki şiirlerde çoğunlukla küfür, argo, cinsellik ve birçok kötü şeylerden bahsediliyor.” Evet, aslında bu doğru olabilir. Ancak topluma baktığımızda küfür, argo, cinsellik gibi çoğu şey toplumda şuan yaşıyor. Diğer müzik türlerindeki şiirler gibi veya divan edebiyatındaki gibi toplumdan uzak bir edebiyat olsaydı bir şey değişir miydi? Zaten benim bir ekol olarak rap şiirini öne atmamın sebebi bu gibi şeyleri içermesindendir. Toplum şuan bu yönde ilerliyorsa, “bizler araştırmacıyız, elitleriz, akademisyeniz” gibi bir bakış açısı ile edebiyatın içinde olan bu şiiri görmezden gelmek görevini ihmal etmektir. Şahsen ben akademisyen olursam veya olamazsam da bu konu üzerinde çalışmayı planlıyorum. Nazım Hikmet, Turgut Uyar, Edip Cansever vb. birçok şair yaşadı, edebiyatını yaptı ve artık edebiyat onların bıraktığı noktadan farklı bir noktaya doğru ilerledi. Şiirin içinde argonun olması şiirden bir edebi değer düşürmeyeceğini savunuyorum. Eğer şiir halkın duygularını, yaşadıklarını anlatıyorsa halkın düşündüğü biçimde icra edilmesinin ne gibi eksik bir yanı olabilir? Herhalde hala “şiirde ölçü olmalı” “şiirde karmaşık söz sanatları olmalı” gibi saçma sapan bakış açıları içinde sürükleniyoruz? Bunları biz Cumhuriyet Dönemi şiirinde aşmış olmamız gerekiyor. Bunların herkes tarafından aşıldığına inanıyorum.
Artık edebiyatımıza yeni bir sayfa açmanın vakti geldiğini söylemeye çalışıyorum. Artık edebiyata farklı bir bakış açısı arıyorum. Çünkü benim küçüklüğümden beri, hatta eminim son 30-40 yıldır aynı sınıflandırma içerisinde ilerliyoruz. Cumhuriyet dönemi edebiyatı artık yeni bir soluk aldı ve bunu fark etmemiz gerektiğini düşünüyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder