Lise yıllarımdayken bazen rap sözü yazmaya
çalışırdım. Bazen bunu başardığımı düşündüğüm bile oluyordu. Hatta birkaç
sözünü yazdığım şarkı bile kayıt altına almıştım. Şimdi o zamanları
düşünüyorum. Umursamazca istediğimi, düşündüğümü yazabiliyordum. Bu yüzden hala
rap müzik dinlemeye devam ediyorum. Bence -çok ciddi olarak savunurum bunu-
şuan edebiyat ve şiir kendisini rap müzik ile devam ettiriyor. Öyle parçalar
görüyorum ki gerçek bir sanat eseri, şiir tanımının yükümlülüklerini taşıyan
bir şiir gibi yazılmış. (“Şiir tanımının yükümlülükleri” de ne saçma bir
tamlama oldu. Şiir tanımında kimi esas
alıyoruz da yükümlülüklerini de ona göre belirliyoruz belli değil ama herkes
sanki tek bir tanımı esas alıyormuş gibi bir tavır takınıyor. Garip ama ben de
kullandım bunu.) Bence artık edebiyat araştırmacıları artık bu şiirleri
kabullenmeli ve üzerinde çalışmalı, bunların günümüz edebiyatı olduğunu
vurgulamalılar. Eğer şuan bir edebiyat ekolü olarak tanımlayabileceğimiz bir
topluluk tanımıyorsak, bunun sebebi rap müzikteki şiirleri görmezden geldiğimiz
içindir.
Şimdi bu söylediklerimi okuyanlar şu argümanı öne
atarak düşüncemi yıpratmaya çalışabilir, aklıma ilk bu geldi o yüzden bunu
açıklayayım. “Rap müzikteki şiirlerde çoğunlukla küfür, argo, cinsellik ve
birçok kötü şeylerden bahsediliyor.” Evet, aslında bu doğru olabilir. Ancak
topluma baktığımızda küfür, argo, cinsellik gibi çoğu şey toplumda şuan
yaşıyor. Diğer müzik türlerindeki şiirler gibi veya divan edebiyatındaki gibi
toplumdan uzak bir edebiyat olsaydı bir şey değişir miydi? Zaten benim bir ekol
olarak rap şiirini öne atmamın sebebi bu gibi şeyleri içermesindendir. Toplum
şuan bu yönde ilerliyorsa, “bizler araştırmacıyız, elitleriz, akademisyeniz”
gibi bir bakış açısı ile edebiyatın içinde olan bu şiiri görmezden gelmek
görevini ihmal etmektir. Şahsen ben akademisyen olursam veya olamazsam da bu
konu üzerinde çalışmayı planlıyorum. Nazım Hikmet, Turgut Uyar, Edip Cansever
vb. birçok şair yaşadı, edebiyatını yaptı ve artık edebiyat onların bıraktığı
noktadan farklı bir noktaya doğru ilerledi. Şiirin içinde argonun olması
şiirden bir edebi değer düşürmeyeceğini savunuyorum. Eğer şiir halkın
duygularını, yaşadıklarını anlatıyorsa halkın düşündüğü biçimde icra
edilmesinin ne gibi eksik bir yanı olabilir? Herhalde hala “şiirde ölçü olmalı”
“şiirde karmaşık söz sanatları olmalı” gibi saçma sapan bakış açıları içinde
sürükleniyoruz? Bunları biz Cumhuriyet Dönemi şiirinde aşmış olmamız gerekiyor.
Bunların herkes tarafından aşıldığına inanıyorum.
Artık edebiyatımıza yeni bir sayfa açmanın vakti
geldiğini söylemeye çalışıyorum. Artık edebiyata farklı bir bakış açısı
arıyorum. Çünkü benim küçüklüğümden beri, hatta eminim son 30-40 yıldır aynı
sınıflandırma içerisinde ilerliyoruz. Cumhuriyet dönemi edebiyatı artık yeni
bir soluk aldı ve bunu fark etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder